Pazartesi, Aralık 21, 2009

Bir vardı bir yoktu çocukluğum

Dereler, tepeler dümdüz de değildi ama bilmem nasıl düşüverdim böyle bir masalın içine… Her rengin en güzelinin değil de, güzelin her renginin olduğu bir geçmişe dalıyor gözlerim. Hayatım bir film şeridi değildi şimdi gözlerimden geçip gidecek. Belki bana bile ait olmayan anılara sahip çıkıyor belleğim. Her kötünün yerine bir iyisini, her eskinin yerine bir yeniyi yerleştiriyor. Pembe panjurlu olmayan evimizdeki, pembe sohbetler gibi, uzun uzadıya her yemekten sonra… Annem “anne” diye seslendiğim iyi arkadaşım.

“Hadi” diyor annem “Yemek hazır”.

Sokak kapısının dışında bekliyor beni gerçeğim. İçeride bir evin bir kızıyım ben. Her sabah bu kapıdan çıkıp başka yaşamlara dalıyor sonra kendi düşüme dönüyorum yeniden.

Mutfağa yaklaştıkça mis gibi kokusu doluyor burnuma tarhananın. “Ne yapıyordun kaç saattir içeride?” diyor annem. “Hiç” diyorum. “Düşlüyordum”. Gülümsüyor, tabağıma dumanı tüten mis kokulu tarhanayı boşaltırken.

Sormuyor ne düşlüyordun diye. Sorsa anlatabilirmiyim bilmiyorum. Öyle hızlı akıyorki düşünceler kafamdan, birden çok kişinin aynı anda konuşması gibi takip edemiyorum tüm sesleri duymama rağmen.

Mutfağın duvarına tam yemek masasının hizzasında bir ayna var. Yemek yerken kendimizi seyredelim diye değilde daha çok mutfak genişlesin diye düşündü herhalde annem. Ama ben hep kendimi seyrediyorum aynada. Annem de seyrediyor bazen bana bir şeyler anlatırken göz ucuyla bakıyor mimiklerine nasıl görünüyor diye. Bazende yılları sayıyor sanırım yüzündeki çizgilerde, dalıyor çünkü gözleri, buğulanıyor bazen.

Bu ayna yıllardır bakıyor bize her konuştuğumuzu duyuyor her hareketimizi kaydediyor içine.. Onun arkasında sırları var .. bizim sırlarımız…Anneanneminmiş bu ayna “Taş ayna bu çok değerli” diyor annem. Çok değerli aynamızdan anneannemin, annemin ve benim sırlarımız dökülüyor yer yer.. O da yaşlanmış demek ki. Ama hepimizden genç duruyor pürüzsüz bir cildi var.. Tüm ağırlığını vermiş duvara her gün, her öğün bizi bekliyor. Anneannem şimdi bu aynanın öbür tarafından bakıyor belki bize. Belki insanlar ölünce aynanın öbür tarafından bakıyorlardır kimbilir.

“Yarın pazara gideyim” diyor annem. Sessizlikten sıkılmış olmalı. Kendi sesleriminden sıyrılıp ona bakıyorum. “İstediğin bir şey var mı?” diyor. “Yok” diyorum.

Ne kadar kısa konuşuyorum bu gün. Oysa hiç susmadığım zamanlar olur, kendim bile sıkılırım söylediklerimden, yorulurum. Bugün sesler içimde kalıyor, kelimeler hapis kaldılar ağzımda. Ben duyabiliyorum sadece.

Annem bazen çok kızdığında “Ben söylüyorum, ben dinliyorum” der. “Ben de” demek geliyor şimdi içimden.

“Senin bir derdin mi var” diye soruyor şimdi de. “Yok” diyorum. “Niye sordun” demek istemiyorum biliyorum ki cevabını.

“Sen neler yaptın bugün” diyerek sırayı ona veriyorum.

Çocukluğum nerede bu hikayede demeyin, yok çünkü.
Bir vardı bir yoktu çocukluğum.

2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder