Çarşamba, Aralık 23, 2009

AHH BİR ATAAAŞ VEEER...!!

Allah face book 'u icadedenlerden razı olsun. Geçenlerde okuduğum bir kitapta, internetin Kur'an'da bahsedilen herkesin ve herşeyin gizlendiği olduğuna dair bir teori vardı. Mesleğimizi kutsallaştırmak da bizim bi misyonumuz haliyle belirtmeden geçemedim.

Geçmişe mazi demiyoruz artık internet sayesinde.. Misal ben ilkokuldan başladım, hemen hemen bütün arkadaşlarımı buldum.. Nerde kalmıştık bile demeden, başladık koyu muhabbetlere yeniden... Her buluşma bir cafede, restoranda yedik içtik derken, baktık böyle olmayacak, ye ye bir yere kadar. Her birimiz birer "dombilibu"ya dönüşmeden önce, biraz gezelim görelim dedik. Bu gezilerin ilkini hem okuduğumuz okulun manalı adından mütevellit, hem de gündeme nispet olsun diye Ata'mıza, Anıtkabir'e düzenlemeyi uygun bulduk.. Şöyle çoluk çocuk ma-aile bir araya gelip atamıza saygılarımızı sunalım, hem de Kurtuluş Savaşı müzesini bir görelim istedik.

Yağmurlu bir cumartesi günü elimizde şemsiyeler bayrak direğinin altında buluştuk Ata'mızın kabrinde.. İlkin mozoleyi ziyaret ettik, ardından başladık müzeyi gezmeye.. Sevindirici olan şuydu ki Ata'mız hiç yanlız kalmıyordu belli ki.. Herhangi bir resmi bayram veya özel gün olmamasına rağmen yinede insanlar çoluk çocuk oradaydılar, hem de onca yağmura rağmen..

Müzeye ilk girdiğimizde grup halinde başlayan gezimiz, bir süre sonra herkesin takıldığı resmin veya kurgunun önünde kala kalmasıyla dağıldı tabi biraz. Ama daha önce gezdiyseniz bilirsiniz, zaten müzede dar koridorlarda tek yöne gidebiliyorsunuz, kaybolmak pek mümkün değil. Görmediyseniz mutlaka gidin derim, oldukça etkileyici ve güzel bir müze olmuş gerçekten..

Derken dokuz on yaşlarında bir grup çocuğa rastladık, başlarında bilgli bir rehber her şeyin önünde duruyor ve hikayesini, tarihini kısaca özetliyordu. Bizde onlara takılıp daha etkili bir geziye dahil olmaya karar verdik. Müzenin koridorlarını kesen geniş salonlarda Atatürk'e ve savaş zamanına ait dev tablolar yer alıyordu. Bizim hiç dikkatimizi çekmemiş olmasına rağmen, çocuklar son dönemde yürütülen "dumansız hava sahası" projesinden öylesine etkilenmiş olacak ki, neden Atatürk'ün hemen her tabloda sigara içtiğini sordular rehbere.. İyi içiciler olarak bizlerde haliyle kulak kesilip beklemeye başladık, acaba rehber ne diyecekti.. Sonunda alkışladığım şu açıklama döküldü rehberin dudaklarından :

"Çocuklar, biliyorsunuz günümüzün ağır geçim şartlarında, pek çok insan sıkıntıdan içki ve sigara kullanıyor, o dönemde Atatürk'ün sırtında bütün ülkenin sorumluluğu ve sıkıntısı vardı. İçki ve sigara kullanması neden garip olsun ki.."

Çocuklardan çıt çıkmadı, hiç biri bu açıklamaya itiraz edememişti. Bizde öyle.. Ama hepimizin aklına gelen ilk şey şuydu.. Atamız "Dumansız Hava Sahası" nedir hiç bilmemişti. Onca sıkıntı ve yükte bir de dumansız hava sahası ile uğraşsaydı ne hissederdi acaba.. "Aşkolsun çocuk, tabi ki sigara ve içki zararlı, velev ki sen durmayı bilesin.." der miydi acaba..? Yüce Ata'yı seslendirmek haddimize değil elbet, bizimkisi züğürt tesellisi..

Katılıyorum aslında bakmayın, çocukların, yaşlıların, hastaların yanında sigara içilmemelidir. Kapalı alanlarda kullanılmamalıdır. Hepsine varım.. Sigara sağlığa zararlıdır. E ama gel gelelim bu da neticede bir madde bağımlılığı bir hastalıktır. Öyle ha deyince bırakılmıyor..Kemikleşmiş alışkanlıklarımız var, hayatımızda adını keyif koyduğumuz anlarımız var.
Herneyse, bugünde öğrendik ki sigara yılbaşından sonra Dokuz Türk Lirası olacakmış. Sen hem her yerde yasakla, insanların içmesi için bir alternatif ortam yaratma, kendi zevklerin, yaşam şeklin ve inançların söz konusu olduğunda her kuralı gevşet.. Ondan sonra milletin sırtında yükü azmış gibi, keyfini de yüke dönüştür. Günde bir paket sigara içen bir tiryakinin aylık sigara masrafının 300 TL olması, pembe gözlüklerle baktığınızda caydırıcı gözüküyor olsa da, bu ülkede cayması gerekenleri sokaklarda çiçeklerle karşılayıp, cayması gereken süreler dolmadan sokaklara salıverin, her gece televizyonalarda ülkedeki adrenalin seviyesini yükseltin, ondan sonra da "ne olacak lam bu ülkenin hali" diye bir sigara içmek için dokuz türk lirası verelim. Olmuyor, bilmiyorum bana ters..

Yurt dışında da uygulanan bu tür yasakların hep bir alternatifi yok mu kardeşim.. İçenler için, beşinci sınıfta olsa ya bir küllük, ya bir sandalye illaki var.. Genetiği bozuk gıdalardan, domuz gribinden, trafik canavarından nasılsa bir şekilde gideceğiz, bunlara caydırıcı uygulamayıp da milletin elindeki tütüne caydırıcı uygulayıp ben halkımı düşünüyorum diyene kim inanır. Ben inanmam.. Sizi bilmem..

Şair bile ne demiş.. "Yak bir sigara kül olsun dertler ucunda, bir an oh diyemessek çekilir mi ahhh bu dünyaa!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder