Pazartesi, Aralık 08, 2008

Girişgah

Her meslekden anılarını yazan pek çok kişi olmasına rağmen “bilgisayarcı”larınanılarını anlatan bir kitaba ya da uzun uzadıya bir yazıya henüz rastlayamadım ya da belki var ama benim haberim yok. Onlar her işlerinde yaptıkları gibi bu tür yazılarını yine bilgisayarda yazarak internette paylaşmayı tercih ediyorlar sanırım. Zaten böylece sadece internet kullananların oluşturduğu dev bir bilgi ve paylaşım grubu meydana çıkıyor. Bu gruba üye olanlar kendi aralarında “Geçen gün falanca başlıklı bir e-posta gelmişti okudun mu? Okumadıysan ben sana hemen yollayayım” türünden sohbetlere girdiklerinden, internete bağlanma şerefine henüz nail olamamış kişilerin kapsam dışında kaldığı bir ortam oluşmasına neden olurlar. Hoş kapsamdışı kaldığını iddia ettiğimiz grubun bu eksikliği ne kadar hissettikleri ya da mesajlarda paylaşılan bilginin kalitesi ve katkısı tartışmaya oldukça açık, bırakın kitabı ciltlerce ansiklopedi yazacak kadar derin bir konudur.

Kültürel dünyadaki bu eksikliği kapatmak için bende naciz birikimimle edebi olduğu iddiasında bulunamayacağım bir şekilde yazmaya karar verdim. Ancak henüz ilk sayfada müstakbel bir yazar olmanın sevincine boğulduğum için bir isim bulma telaşına kapılıp, üçüncü satırdan sonra gözlerimi penceremden görünen ormana dikerek uzun ve hülyalı bir bakış pozisyonuna geçtim. Neticede hiç bir ismi yazacağım şahesere layık bulamadığımdan vazgeçip dördüncü satırdan yazmaya devam ettim. Bu yüzden yazdıklarımı şimdilik -ve belki sonuna geldiğimde de hala- birinci bölüm, ikinci bölüm diye ayırmaya karar verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder